top of page

Çeyrek yaş krizi diye bir şey gerçekten var mı?

Yazarın fotoğrafı: irem hacalakiirem hacalaki

“Hayat üstüme geliyor” buhranı ergenlikte kalacak mı sanmıştın? Türkçesi kulağa garip geldi diye yok sayacak değiliz; işinden sevgiline, hobilerinden alışkanlıklarına kadar her şeyi sorgulayacağın bir dönem daha var: 20-30 yaş arası.


Yapılan bir araştırmaya göre, 25-30 yaş arasındaki insanların dörtte üçü İngilizcede quarter-life crisis olarak geçen bu dertten muzdarip. Eğer akşam yiyeceğin yemekten varoluş sebebine uzanan genişçe bir spektrumda kendine sürekli sorular soruyor ve daimi stresini nereye bağlayacağını şaşırıyorsan hoş geldin, sen de çeyrek yaş krizindesin.

Yazının kalanını John Mayer'ın çeyrek yaş krizinden bahsettiği Georgia'yı dinleyerek devam etmeye ne dersin?


Başarılı olma baskısı

Çeyrek yaş krizine tutulanlar, hem ilişkilerinde hem de işlerinde başarılı olma baskısını yaşıyor. Tam da üniversitenin bittiği yıllara denk gelen bu dönem, gençlerin iyi bir iş bulma ateşini körüklüyor. Kendisini arkadaşlarıyla karşılaştırmasın diye senelerce ebeveynleriyle mücadele etmiş o güzel insan, tanıdığı tanımadığı herkesle boy ölçüşmeye başlıyor. Yaşıtları yetmiyor, beğendiği her figürün kendi yaşındayken nerede olduğunun araştırmasını yapıyor.

FoMO* süslü kriz

Bir taraftan, anlamlı ve zevkli bir hayat sürme isteği de bastırıyor. Umut vaat eden gencimiz harika bir geleceği garantilemek için çabalıyor, bunu yaparken de hiçbir trendden geri kalmak istemiyor. "30 olmadan yapılması gerekenler" listesi yüreğini dağlıyor, memnun olmadığı bir maaş aldığı işine mi yoksa Tibet'e mi gitsin karar veremiyor. Kendini mütemadiyen her şeyin en iyisi olmak zorunda hissediyor çünkü olur da yanlış bir seçim yapar, planda olmayan bir adım atarsa geleceğini berbat edeceğini düşünüyor. Bunlar öyle zor zamanlar ki, genç kişi kendini asla bitmeyecekmiş gibi gelen bir bonus toplama level'ında kısılıp kalmış hissediyor. Bir bilse, o bonusları kendini bu kadar hırpalamadan da toplayabileceğini...


Kabul süreci ve hayata dönüş

Ama o da haklı. "Daha iyi bir eğitim, daha iyi bir kariyer!" nidalarıyla büyümüş birinin, arkadaş çevresinin değiştiği ve kendi kararlarını kendisinin almaya başladığı bir dönemde topluma uyum sağlamaya çalışması, bunu yaparken sendelemesi, düşmesi çok normal değil mi?

Burada, zor da olsa, 20'li yaşlarda (ve 30'ların başında) olmanın ne kadar harika bir şey olduğunu fark etmek gerekiyor. Keşfedilecek bir gezegen, yaratılacak onlarca şans, sürekli dağılıp yıkılsa da her seferinde heyecanla yeniden inşa edilecek bir dünya var. Bir de, metabolizman daha hızlı! Hücrelerin daha sık yenileniyor! Bunu lütfen hafife alma.

Herkesin söylediği gibi "en güzel çağın" şu yaşların olmak zorunda değil. Her yaşın en güzel çağına işaret edebildiği gibi hayatının her anı da en güzel zamanın olabilir. O yüzden odağı senden istenenlerden alıp kendi isteklerine kaydırmak, herkesin prototipini çizmeye bayıldığı ideal bir çeyrek yaşlı olmak yerine kendin olmayı seçmek en güzeli sanki.

*FoMO (Fear of Missing Out): Sosyal medya borçlarının birikmesi, sürekli bir şeyleri kaçırıyor, atlıyor gibi hissetmek. Bir dijital çağ hastalığı.

1 damla yaş süzüldü gözümden:

Snapchat'in kurucusu 1990 doğumlu, Tinder'ın yaratıcısı ise 27 yaşında. Ve Rihanna ilk albümünü 16'sında çıkardı. Sen yine de umudunu kaybetme.

  • LinkedIn - Black Circle
  • Tumblr - Black Circle
bottom of page