top of page
  • Yazarın fotoğrafıirem hacalaki

YILMAZ SISTERS: "Boş işlerle uğraşmayı çok seviyoruz"

Güncelleme tarihi: 26 Mar 2021


Son zamanlarda en çok kimlere gülüyorsun? İlk sıralarda Instagram'da keşfettiğin, videolarını arkadaşlarına göndermelere doyamadığın Yılmaz Sisters da var değil mi?

Sen sormadan ben söyleyeyim, Yılmaz Sisters gerçekten kardeş. Onlar tek çocuklara neler kaçırdıklarını hatırlatan, anne babasıyla birlikte gezip tozan, kamera karşısında -neredeyse- yataktan kalktığımız halimiz kadar doğal olan, yaptıkları şeyden keyif almaktan ötesini düşünmeyen, kendileri çok eğlendiği için izleyicilerini de eğlendiren iki genç ve komik kadın. Onların mizahında konsept yok, kasmak yok, süs yok, taktik hiç yok. (Bam bam bam.) Fakat samimiyet çok, zeka ve gözlem bol. Enerji ve coşku seviyesi ise arşta.

Yılmaz Sisters'la onları daha yakından tanımak için bir söyleşi yaptım. Yalnızca konuşurken bile gülmekten karın kaslarım çalıştı, şimdi sıra seninkilerde.


Biraz kendinizi anlatır mısınız, hikayeniz nedir?

(N)ursena: 2000'lerden önce, İstanbul'da dünyaya geldik.

(A)yşenur: Küçük, tatlı, her zaman beraber olan iki kardeşiz.

N: Yaşımız büyüse de akıl yaşımız büyümüyor, bu bir avantaj. (Gülüşmeler)

A: Babamın deyimiyle denizdeki yelkenliler bizi gösterip "Bunlar 3 yaşında" diyor hep.

"BİRLİKTE KAFE İŞLETİYORUZ"

Mesleğiniz nedir? Daha önce ne yapıyordunuz ya da hala devam ettiğiniz bir başka iş var mı?

N: Ben Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunuyum.

A: Ben de Bahçeşehir Üniversitesi Görsel Sanatlar bölümünde okudum.

N: Ama birlikte kafe işletiyoruz. Bölümlerimizin işimize bir faydası yok.

"HAYATTA TUTKUYLA YAPTIĞIMIZ TEK ŞEY VIDEO ÇEKMEK VE ÇEVREMİZİ GÜLÜMSETMEK"

Neden mizah? :) Gerçekten... Bu işe nereden, nasıl daldınız?

N: Anne bu soruya sen cevap ver.

Zeynep Yılmaz: Çünkü siz kendiniz mizahsınız.

A & N: Ooooo! In your face!*

A: Aile hayatında zorlanıyorduk. İkimiz inanılmaz gülerken annem bir nebze de olsa gülümsüyor fakat babam hiç gülmüyordu. Ciddi bi' adam, n'apsın! Ama gülüşüyle etrafını gülümseten insanlardandır. Dolayısıyla onu güldürmek paha biçilemez.

N: Boş işlerle uğraşmayı çok seviyoruz. Kimine göre boş tabii.

A: Başka bir şeyde bundan daha tutkulu olamıyoruz .

N: Ciddiye alınacak bir tarafımız yok. Mesela güzel piyano çalamıyoruz. Hayattan beklediğimiz şeyler olmadı. Başka hiçbir konuda bu kadar iyi değiliz. En iyi olduğumuz şey bu.

--- Nursena ve Ayşenur'un boş iş sevdalarını, babaları Talat Yılmaz için çıkardıkları Talatizm gazetesini ve mizahın neden bir tercih olduğunu düşündüklerini merak ediyorsan TEDx konuşmalarını mutlaka dinlemelisin. ---

"İKİMİZDEN BİRİ ONAY VERMEZSE ŞAKA DÜŞER"

Videolarınızda planlanmış şakadan çok doğaçlama yapıyor gibisiniz. Ya da o kadar doğalsınız ki bize öyle geliyor. Üretim sürecinizi biraz anlatır mısınız?

N: Bir üretim hattımız var, bu üretim hattına espriyi bırakıyoruz. Sonra onu videoya dönüştürüp sunuyoruz. (Gülüşmeler)

A: Eveeeet. Nursena'yla konuşuyoruz, bir konu seçiyoruz. Ertesi gün bir bakıyorum, Nursena bir şeyler yazmış, ben şok.

N: Ben yazmayı seviyorum, Ayşenur da konu başlıklarını belirlemeyi seviyor mesela.

A: Ama birbirimizin onayı olmadan hiçbir şey yapmayı sevmiyoruz.

N: Evet mesela ben bir şaka buluyorum, Ayşenur istemiyor. Veya tam tersi...

A: İşte o zaman şaka düşüyor.

N: Beraber düşündüğümüz bir şeye aynı anda gülüyorsak onun videosunu çekiyoruz genellikle. Epey vaktimizi alıyor o videoyu çekmek ve montajlamak. Montaj kısmına da çok özen gösteriyoruz.

A: Nursena mükemmel bir montajör. Ben montajör diyorum. :) Bu arada montajı kim yapıyorsa diğeri de yanında durup ona manevi destek veriyor.

Bir video prodüksiyonu fikriyle, çekimiyle, montajıyla aşağı yukarı ne kadar vaktinizi alıyor?

N: Bir gün.

A: Bütün vaktimizi alıyor ya, ne demek bir gün!

N: Hayatımızı çaldı. (Gülüşmeler)

A: Takipçi sayısı arttıkça daha iyisini yapmaya çalışıyoruz. Fikir tamamsa çekmesi, montajı, yüklemesi, oldu mu olmadı mı diye düşünmesi derken tüm gün geçiyor, akşama da keyfini sürmesi kalıyor. Bir gün işte.

Video çekmeye başladıktan sonra etrafınızdaki insanlara, olaylara bakışınız değişti mi? "İşte malzeme!" diye ünlediğiniz oluyor mu? En çok nereden malzeme çıkıyor?

A: Bizim insanlara bakışımız değişmedi ama insanların bize bakışı değişti bence. (Gülüşmeler)

N: En büyük eğlencemiz birbirimiz ve yaptığımız şeyler.

Peki bu süreçte canınızı sıkan şeyler oluyor mu?

N: Şöyle bir şey başladı, "Haha bu çok komik bunu yazsanıza, bunun videosunu çeksenize, benimle takılsanıza, esas benim videomu çeksenize..." diyen insanlar var. Bu biraz rahatsız edici. Hiç de komik değil. Birbirimizden, birbirimizin yaptığı komik şeylerden daha çok besleniyoruz.

A: Aslında bu işte insanların hayatına dokunabildiğin nadir anlar oluyor, mesela Instagram'dan şöyle bir mesaj geliyor: "Sizin yüzünüzden çocuğuma kardeş yapmak zorunda kalacağım." Böyle şeylerden çok mutlu oluyorum. Bazen de yanlış anlaşılıyorsun, yaptığın bir video çok farklı yönlere çekiliyor. O zaman durup düşünüyorsun ben ne yapıyorum diye. Bir de tek motivasyonları buymuş gibi bizim güzelliklerimizi karşılaştıranlara sinir oluyorum. Biz iki kardeşiz, bunu anlatamadığımız insanlar var galiba. Bizim iddiamız asla güzellikle ilgili değil.

Siz kimlere gülüyorsunuz? Onlarda hoşunuza giden özellikler neler?

A: Anneme, babama, teyzeme gülüyorum.

N: Kate McKinnon, Kristen Wiig ve Amy Poehler. Aslında Saturday Night Live'daki kadın oyuncuların hepsine gülüyorum. Çünkü çok rahatlar, her konuda konuşabiliyorlar, hiçbir şey ve hiç kimse umurlarında değil. "Yaptığımı yanlış anlayan biri olabilir mi?" diye düşünmek zorunda değiller. Keşke Türkiye'deki mizah anlayışı da böyle olabilseydi.

A: Ben bir de Nursena'ya ve Nursena'nın güldüklerine gülüyorum.



"SÖYLEMEK İSTEMEDİĞİM NE VARSA AYŞENUR BENİM YERİME SÖYLERDİ"

Çocukken nasıl tiplerdiniz? Anlatmaya bayıldığınız komik bir çocukluk anınız var mı?

N: Var! Ama anlatamam, yasaklı...

A: Ben uzun boyunlu, kepçe kulaklı ve biraz siyah giyinen bi' tiptim.

N: Ayşenur hep benim hayatıma müdahale ediyordu. Çocukken de öyleydi, şimdi de öyle. Mesela hoşlandığım bir çocuk vardı. İsim vermiyorum. Ayşenur, hoşlandığım çocuğa benden önce "seni seviyorum" demişti. Ama benim adıma...

A: "Nursena seni seviyor" demiştim.

N: Yazlıktayız, üst kattayım. Aşağıya bakıyorum. Ayşenur da alt kattaymış. Bir çocuk var, bisikletiyle geçiyor. Ben ona "Git buradan, seni sevmiyorum" diyorum, Ayşenur da "Hayır, seni çok seviyoooor" diyor. Söylemek istemediğim her şeyi söylerdi, sağ olsun. Mesela o zamanlarda telefon çaldırma vardı, Ayşenur benim telefonumdan sevdiğim çocuğu çaldırıyordu.

A: Ben hep destek oldum, hep arkasındaydım Nursena'nın. (Gülüşmeler) Şöyle tiplerdik, bir anda tüm oyuncaklarımızı evin önünde satma kararı alıyorduk mesela. Ama kimse satın almıyordu. :) Özenti tiplerdik, discman moda diye discman'de hiç bilmediğimiz şarkılar dinliyorduk, kafede oturup konuşan gençler var diye biz de bir masaya oturup konuşacak konu uydurmaya çalışıyorduk.

Birbirinizle ilişkinizi anlatır mısınız?

N: Karı koca ilişkisi gibi. Hiçbir farkı yok. Resmen karı koca kavgaları yapıyoruz. El ele tutuşuyoruz. Birimiz başka biriyle görüşeceği zaman trip atıyoruz. Eve geç gelene kızılıyor. Böyle şeyler...

A: Eskiden okullarımız sebebiyle bu kadar bir arada değildik. Ama hep birbirimize çok bağlı olduk. Artık sürekli beraberiz. Ayrıldığımızda kendimi kötü hissediyorum.

Şu an yaptığınız işi bir karar alıp mı yapmaya başladınız? Kariyer planlaması söz konusu mu yoksa olaylar kendiliğinden mi gelişti?

A: Hiçbir zaman proje çocukları olamadık maalesef. Keşke proje çocukları olsaydık, en azından projenin içeriğini bilirdik.

N: Daha çok kendiliğinden gelişti, insanlar yaptığımız şeyi beğendi, izledi.

A: Zaten çocukluğumuzdan beri aynı şeyleri yapıyorduk, sonra biraz gaza geldik ve böyle oldu. :)

"KADIN KOMEDYEN ZEKASINDAN ÖNCE GÜZELLİĞİYLE KONUŞULUYOR"

Bu işi yaparken "erkek olsaydık bunlar olmazdı" dediğiniz anlar yaşıyor musunuz? Örnek verebilir misiniz?

N: Yaşıyoruz, evet. Mesela erkek komedyen istediği kadar çirkin olabilir, herkes ona yine güler, hiç kimse 'yakışıklı değilsin' demez. Söz konusu kadın oldu mu komikliğinden önce güzelliği konuşulur. Zekası, mizahı, samimiyeti konu dışında kalır. Bu işin en zor yanı bu olabilir, kırmak zor. Bir video koyuyorsun, sırf güzel çıktın diye çok izleniyor. Beni gerçekten kasıyor bu durum.

A: Bu konuda söyleyecek çok şeyimiz var.

N: Erkek çirkinleşirse daha komik, daha komik olunca da daha karizmatik... Ama kadınlar komik olunca karizmatik bulunmuyor.

Hiç stand up yapmayı düşündünüz mü? Canlı performans sıcak bakacağınız bir şey mi?

A: Biz sıcak bakarız da insanlar bize sıcak bakar mı onu bilmiyorum. Çünkü uçsuz bucaksız olabiliyoruz konuşurken, dinlerken zorlanabilirler. Ben bize güveniyorum da etrafa güvenmiyorum kısaca.

N: Ayşenur'a katılıyorum.

En komik bulduğunuz filmi ve oyuncuyu söyler misiniz? Neden?

N: 'Yılmaz Sisters', Ayşenur.

A: 'Yılmaz Sisters', Nursena.

(Gülüşmeler)

A: Hangover'da bayağı gülmüştüm ya, n'olursa olsun yani.

N: Wedding Crashers'ta Owen Wilson'a çok gülmüştük.

A: Özellikle ateş edip geriye uçma sahnesi...

N: Zack and Miri Make a Porno'da Elizabeth Banks inanılmaz bence. Bana Masal Anlatma filmindeki Fatih Artman'lı dolmuş sahnesi de öyle...

A: Aynı filmde, Cengiz Bozkurt'un İngilizce konuştuğu sahne de çok iyiydi.

Hayattaki motivasyonunuz nedir, her sabah sizi yataktan ne kaldırıyor?

A: Tabii ki annem kaldırıyor. (Gülüşmeler)

N: Elektrik süpürgesi ya da babamın sesi...

A: Motivasyonum, biraz daha geç uyanırsam babamın bana kızacak olması.

N: Bir de şey, 'Erken uyanayım da gece erken yatabileyim.'

A: Benim de ya! 9'u geçtim mi bittim zaten, gece erken uyuyamayacağım demektir.

N: Yani aslında biz depresyondayız. (Gülüşmeler)

16. EL CLASICO: Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız 3 şey nedir?

A: Nursena, annem, babam.

N: Gerçekten mi? Ben sizi almam, ben su alırım. Bir tane de yelkenli alırım.

A: E bitti, adaya düşmedin o zaman. O zaman ben de sürat motoru alırım ve adadan kurtulurum.

N: Sonra da seninle yarış yaparız, kim kimi geçecek diye.

A: Evet, muhtemelen ben kazanırım. Sen de yelkenlinle ezik ezik gelirsin, belki parmaklarını filan kaptırırsın.

N: Hayır, prenses olduğum için bir de yelkenci alırım. Suyu almıyorum, yelkenli ve yelkenci...

A: Beni de al bari.

N: İyi hadi, sen de gel.

A: Sağ ol.

~

Sizin boş işlerle uğraşmayı sevdiğiniz kadar biz de sizi seviyoruz sevgili Yılmaz Sisters. Lütfen eğlenmeye ve eğlendirmeye devam edin.

*In your face: Türkçeye "Bu da sana kapak olsun" şeklinde çevirebiliriz. :) Yılmaz Sisters bu sözü videolarında kullanmayı pek seviyor. :)

10.155 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page