Bu yazıyı hem “hayır” demekte zorlananlara hem de “hayır”ı bir cevap olarak kabul etmeyenlere ithaf ediyorum.
Sosyal ilişkilerimizin bekası için bazen gereğinden fazlasını yapıyoruz. Bizden talep edilenleri karşılayıp karşılamamakta kararsız kaldığımızda, yakın olduğumuz cevap “hayır”ken bile ağzımızdan “evet” çıkıveriyor. Bize yöneltilen soru cümlesi karşısında “evet” seçeneği gözümüzün önünde tüm pozitifliğiyle yemyeşil renkte yanıp sönerken “hayır”ın arkasındaki bilinmezlikten koşarak kaçıyoruz.
“Hayır”, bizi daha az sevilir kılan, ilişki çökertici bir seçenekmiş gibi görünüyor. “Yapamamayı” kendimize yakıştıramıyoruz, haliyle karşımızdakine de bizi anlaması için bir şans tanımıyoruz.
Halbuki bazen bazı soruların cevabı basit ve küçük bir “hayır.” Haklısın, “evet” sözcüğünün kraliyet ailesi mensubu olduğu yerde “hayır” demek güç. Oldukça kuvvetli bir irade gerektiriyor. Fakat aynı zamanda sorunlu ilişkilerden sıyrılıp bağımsızlığını ilan etme kabiliyetini de beraberinde getiriyor.
İşte tam da bu yüzden kendinden ödün vererek bünyeni ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklara sokarak yaptığın bir şeyin kimsenin işine yaramadığını fark etmeli ve “hayır”ın kıymetine vakıf olmalısın.
Peki şimdi tam olarak ne zaman “hayır” diyebiliyoruz?
Açıkçası bence istediğin her zaman. Ama bunu bir mantığa oturtalım, elimizde sağlam nedenler olsun diyorsan buyursunlar, senin için listeliyorum:
– Yorgunum canım, bana dokunma:
Uykusuzsun, şuradan şuraya gidesin yok ama senden tam da şu dakika bir şey yapman bekleniyor. İşte o sorunun cevabı tartışmasız “hayır”. Tartışmak isteyen olursa “Uykusuzken bağışıklık sistemim güçten düşüyor. Bu da beni hastalıklara açık hale getiriyor.” deyip tek kaşını havaya kaldırabilirsin.
– Canım istemiyor, beni zorlama:
Gitmen için sana saatlerdir yalvarılan o etkinlikte sevmediğin bir kişi de olacak. Kendini rahat hissetmeyeceksin, strese gireceksin. Bu da karnını ağrıtacak. Ge-rek-siz.
– Zamanım da yok, bir klonum da:
Uykundan ve keyfinden olmak uğruna başta kronik stres olmak üzere birçok sağlık riski pahasına altına girdiğin o dağ gibi işler seni daha başarılı ya da daha sevilen biri yapmayacak. Şarjın bittiğinde bunu kabul etmek ve yeniden şarj olmak için zamana ihtiyacın olduğunu görmek zorundasın. Tükenmişlik Sendromu birdenbire nasıl patlayıveriyor sanıyorsun?
– İnan bana ilgilenmiyorum:
Hayat sevmediğin şeyleri yapmak için çok kısa. Ajanda doldurmak için yapılan aktiviteler ne kalbini ne de beynini besleyecek. Senin için anlamlı olan şeyleri yaptıkça daha mutlu olacağından emin ol ve ilgilenmediğin her programa “hayır” de.
– Sırf sen mutlu ol diye “evet” demeyeceğim:
Kendi ihtiyaçlarını ve isteklerini ikinci plana ite ite nereye kadar gidebilirsin? Herkesi mutlu edeceğim diye uğraşırken üzerindeki görünmez sosyal baskı artacak ve mutsuz bir insana dönüşeceksin. Bazen sağlığın ve huzurun için bencil olman gerek.
Yok yok, ben başa döndüm
Çünkü bu senin hayatın! “Hayır” demek için bu nedenlerin hiçbirine ihtiyacın yok. Fiziksel ve ruhsal bütünlüğün için aldığın kararları kimsenin sorgulamasına izin verme!
1 hayırda 1000 hayır vardır:
Çünkü bir de şöyle düşünmek gerek: Başkalarına söylediğin küçük bir “hayır” = kendine söylediğin kocaman bir “evet.”