top of page
  • Yazarın fotoğrafıirem hacalaki

Bozcaada Ekolojik Film Festivali yaklaşırken...


Bu yıl 12-16 Ekim’de üçüncüsü düzenlenecek Bozcaada Ekolojik Film Festivali’nin (BIFED) festival yönetmeni Petra Holzer Özgüven‘le festivalin hikayesini ve amacını konuştuk.


Bozcaada’da tam üç senedir, “yaşadığımız dünyanın sorunları ve zenginlikleriyle ilgili filmlerin ve her türlü sanat eserinin üretimine ve sunumuna yeni bir neden oluşturmak, ciddi ve bağımsız bir platform yaratılmasına öncülük etmek ve bu çalışmaları ödüllendirmek için” bir uluslararası film festivali düzenleniyor. Küçük, yavaş ve yerel olanı destekleyen festival, geçtiğimiz iki yılda tam 60 ülkeden 400’e yakın başvuru kabul etmiş.

BIFED yalnızca ödül dağıtılan bir yarışmadan ibaret değil. Festival kapsamında üretim ve paylaşım alanı olan atölyeler ve söyleşiler de düzenleniyor. Festivalin çocuk filmleri bölümü dahi var. Doğa, toplum, iş ve işçi sağlığı, göç, kültür, tarım, yerel haklar gibi konulara eğilen BIFED ayrıca, artan çevresel sorunlarla birlikte dünyadaki olumlu gelişmeleri de aktarmayı kendine görev biliyor.

BIFED’i, festival yönetmeni Petra Holzer Özgüven’le gerçekleştirdiğimiz röportajla daha yakından tanıdık:

BIFED ne zamandır var, böyle bir festivalin ortaya çıkmasındaki unsurlar neler?

Bu yıl BIFED’in 3. yılı olacak. Bu festivalin ortaya çıkmasında çok sanatsever bir halkın, aydın bir belediye başkanının, Bozcaada’da yaşamayı seçen ve belgeseli önemseyen, uluslararası festival yapabilme kapasitesi olan küçük bir grubun önemli payı olduğunu söylemek mümkün.

BIFED’in amacı nedir?

Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali ülkemizin ve yaşadığımız dünyanın çevresel ve insani sorunları ve zenginlikleriyle ilgili yapılmış en üst düzey filmlerin ve bu çerçevedeki sanat eserlerinin öncelikle üretimine ve sunumuna yeni bir kaynak oluşturmak, sunum ve izlenim anlamında ciddi ve bağımsız bir platform yaratılmasına öncülük etmek ve bu çalışmaları ödüllendirmek için tasarlandı ve gerçekleştiriliyor. Çok fazla bilginin ve bilgi olmayan verinin bütün mecralarda korkunç bir hızla aktığı bir çağda yaşıyoruz. Daha yavaş, daha yerel ve daha küçük ama en önemlisi daha doğru ve bütün bu perspektifine ek olarak evrensel değerleri karşılayan, daha hakiki olanı birlikte aramak için bu festival bir örnek olmak amacında. Dünya her geçen gün değişiyor, çevresel sorunlar bir yandan büyürken bir taraftan da umut verici gelişmeler oluyor. Festivalimizi de umut veren bir platform oluşturmak için yapıyoruz. Umuyoruz ki yalnızca Türkiye değil, tüm dünya ve Bozcaadalılar, çiftçiler, üreticiler, bilim insanları, sanatçılar ve tüm konuklarımız festivalimiz sayesinde en son teknolojik gelişmelerden, en büyük felaketlerden ve buluşlardan, en yeni belgesel tekniklerinden ama bütün bunlardan daha öncelikli ve önemli olmak üzere birbirlerinden haberdar olacaklar.

Şimdiye dek kaç ülkeden yarışmacı kabul ettiniz?

60 civarı ülkeden ilk iki yıl 200’er civarı film, bu son yılda da 300 civarı film festivalimize başvurdu.

Festivalin görünürlüğünü artırmak için yaptığınız ve yapmayı düşündüğünüz çalışmalar neler?

Festivali gerçekten uluslararası standartlarda yaparsanız, bu çok ciddi eserlerin katılımını sağlamaya yeterlidir. Adanın sanatsever halkı ve dışarıdan gelenler de salonları dolduruyor. Buna ek olarak her yıl farklı görseller hazırlıyoruz ve medya festivali duyurma anlamında çok ciddi bir destek veriyor.

Ekolojik dengenin ve doğanın korunmasıyla ilgili çalışmalar yapan STK’lardan, aktivistlerden ya da herhangi bir devlet kuruluşundan destek gördünüz mü? Ya da onlardan beklentileriniz var mı?

Devletten ve bakanlıklardan bir destek talep etmedik. Aktivist ve STK’lar, filmlerin bazen üreteni, bazen de izleyicisi olarak, çeşitli konulardaki toplantılarımızın (zeytin tarımı, bağcılık, yerel mimari, yerel tohumlar vb.) parçası olarak, festivalin desteği demeyelim de, organik bir parçasını oluşturuyor.

Her şey bu kadar hızlı gelişirken, gelişime destek olanların öze dönmesi bir heves mi yoksa bir ihtiyaç mı? “Kurtuluşumuz” sadelik ve özde olabilir mi?

Bir kurtuluş olacaksa, bu öze dönüş belki bir başka deyişle yerel olanın, yavaş olanın, küçük olanın kıymetini anlamak ve anlatabilmekten geçiyor. Ama anlatabilmek biraz fazla iddialı bir kelime, belki de anlamak yeterli.

BIFED, tüketime ve tüketme ihtiyacına yönelik ne düşünüyor?

Hiç şüphesiz bugünkü tüketim anlayışının devam edebilmesi imkansız. Ya insanlık son bulacak ya da tüketim anlayışı değişecek. Bu yılki festivale bu konuyu çok iyi anlatan çok sayıda film var.

9 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page